Üzerine toprak atılması gereken, güncelliğini yitirmiş internet bilgilerini ve blog yazılarını bir kenara bırakmanın zamanı geldi. Karşınızda olduğu gibi, tecrübeyle sabit, %100 Küba izlenimleri.



İstanbul Havalimanı’ndan Havana’ya 12 saatlik direkt uçuşla, zamana kafa atarak Karayipler’in en büyük adasına varıyoruz. Türkiye’de gece yarısı bindiğimiz uçak, 12 saat uçuş sonrası bile saat farkından dolayı bizi Havana’da yeni bir güne ışınlıyor. İlk iki günümüz Havana’da! Programın genel hatları belli fakat detaylar tamamen  katılımcılara ve zaman yönetimine bağlı. 8 günde Küba’da yapılabilecek maksimum aktivite ve görülebilecek yerler hem profesyonel rehberler hem de seyahat koçları ile birlikte tur programı dahilinde. Konaklama ise casa particular denilen Airbnb evleri diyebileceğimiz yerlerde. Para birimimiz Küba pesosu. Tur boyunca yemekler, içkiler, hediyeler derken harcayabileceğiniz miktar, en fazla 300 dolar. 1 dolar karaborsada 220 Küba pesosuna denk düşüyor. Exchange konusunda Küba’da yaşayan rehberler zaten yardımcı oluyor. 


Tura önce Old Town ile başlıyoruz. Bu ülkenin her karesi sanki bir film stüdyosu. Açık hava müzesi de denebilir tabii. 8 günde 2000’den fazla fotoğraf çekme ihtimaliniz hayli yüksek. Sokaklar, kolonyal tarzı yapılar, portreler, klasik arabalar karşımıza çıkan ilk manzaralar. İyi ve kötü sıfatlarından kurtulup bambaşka bir bakış açısına sahip olmanızı sağlayacak bir ülke Küba. Farklı demek yetersiz kalır, başlı başına bir deneyim. Keşfedecek o kadar çok şey var ki her kapıdan farklı bir müzik sesi, mekanlarda Küba romunun binbir hali. Sokakları, barları, restoranları sürprizlerle dolu. Misal öğle yemeği için gittiğiniz restoranın barında çalışan biri aslında Küba’nın en ünlü aktörlerinden biri çıkabilir. Köşebaşında oturduğunuz bir pubda mojitonuzu yudumlarken arkanızdan biri 5 dakikada karikatürünüzü çizmiş olabilir.

 


İçkilerin fiyatları mekana göre değişse de ortalama bir kokteyl 1 ya da 2 dolar civarı. Bu arada Küba’da doları da euroyu da aynı saydıkları için dolar bozdurmak daha mantıklı. Yemek konusunda ise alternatif çok. Timsah etinden ıstakoza, tavuktan domuz pastırmasına kadar her türlü et çeşidi mevcut. Vejetaryenler için de alternatif çok. Birkaç gün glüten seviyeleri tavan yapabilir ama aç kalma ihtimalleri sıfır! En kötü ihtimalle 100 pesoya dünyanın en büyük ve lezzeti avokadosu bile bir alternatif olabilir! Tadı anlatılmaz yaşanır. Zeytinyağı ve karabibere gerek bile olmadan kaşık kaşık yiyebileceğiniz bir tat. Abartı yok! Yalnız katı bir vejetaryenseniz birayla karıştırarak servis ettikleri worcestershire sosa dikkat çünkü ançuez içerir! Deniz ürünleri seven biriyseniz yaşadınız! Sabah, öğle, akşam çok uygun fiyata ıstakoz yiyebilirsiniz. Timsah eti belli başlı yerlerde bulunan, görüntüsü tavuğa, tadı balığa benzeyen bir et. Denendi, garip hissettirse de sevildi.



Şimdi biraz gezelim görelim. İlk gün yürüyerek sokak sokak keşfettiğimiz Havana’nın eski sokakları ikinci gün yerini klasik otomobil turuyla şehrin bambaşka yüzüne bırakıyor. Küba’nın simgesi El Capitolio, Che'nin ve Cienfuegos’un metal silüetlerine sahne olan Devrim Meydanı, mozaik çılgınlığının başka bir boyutu olan ve aynı zamanda görsel bir şölen sunan Fusterlandia, Puerto Caddesi’nde bulunan Atatürk heykeli, görkemli meydanlar, katedraller, heykeller ve çok daha fazlası gün boyunca keşfedilmeyi bekliyor. Eski ve yeninin iç içe olduğu, tam bir kültür mozaiği burası. Ve Türk lirasına göre bile hala her şeyin çok ucuz olması da cabası! Yalnız ekonomik sebeplerle biraz hızlı bir değişim söz konusu. Birkaç sene öncesiyle bugün arasındaki farkı hisseden kişilerin sayısı hayli fazla. Yine birkaç sene sonra ülkenin nasıl bir halde olacağı ise tam bir muamma. 


Havana’dan sonra rotamız Trinidad! Burası UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bir kasaba. Anlatılmaz yaşanır. Kendinizi özgür bırakıp kasabayı keşfetmeye başladığınızda bambaşka bir döneme ışınlandığınızın farkına varacaksınız. Her kapı ardında ayrı bir sürprize tanıklık edecek, sokaklarda dansın ritmine doyacaksınız. Kiliseler, kuleler, Arnavut kaldırımlı sokaklar, köşe başlarında bekleyen faytonlar, her bakanı büyüleyen mimari yapılar. Peki ya insanlar? Trinidad’da, Havana’da ya da farklı yerlerde yoksulluğun 50 tonunu görmek mümkün. Fakat garip olan ülkede böylesine bir sefalet söz konusuyken bile insanlar dilenerek değil yetenekleri ile para toplama derdinde. Yani en azından büyük bir kısmı. Palmiye yaprağından çekirge ya da çiçek yapan da var, sokak ortasında enstrüman çalıp dans eden de! Küba’nın tüm renkleriyle resimler, karikatürler çizen de, konsept oluşturup fotoğraf çektiren de…

 


Trinidad’dan sonraki durak tekrar Havana. Burada bir gece kalıp yine yollara düşüyoruz. Bu sefer rotamız Vinales. Yolculuklar bol molalı ve duraklı geçtiği için yol biraz uzun sürebiliyor. Tabii bu sırada Küba hakkında verdikleri bilgilerle, yaptıkları gözlemlerle rehberler devreye giriyor. Bir de Küba’da maksimum 80 ila 100 km hız yapabildiğinizi düşününce yol konusu aslında daha kabul edilebilir hale gelebiliyor. Trinidad ve Vinales yolunda Santa Clara, Cienfuegos, Las Terrazas, Playa Ancon, Artemisa, Pinar Del Rio gibi yerlere de selam çakarak varış noktamıza ulaşıyoruz. Yani dümdüz bir otobüs yolculuğu sanılmasın. Turun her diliminde farklı bir atraksiyon var. Az uyumayı göze alanlar için de bolca müzik, eğlence ve rom tabii! Akşam yemeklerinden sonra zaman sizin. İster günün yorgunluğunu atın, ister yol üzerinde canlı müzik yapan bir barda kendinize kokteyl ısmarlayın. Daiquiri bizim favorimiz, denemeden dönmeyin! 


 

Vinales’de neler mi yaptık? Vadiye karşı manzaraya daldık. Her şeyin bahçeden geldiği muhteşem bir öğle yemeğinde parmaklarımızı yaladık, Indian Cave isimli kilometrelerce uzunluğa sahip bir mağarayı keşfe çıktık. Civar köylerden birinde yaşayan 80 küsür yaşındaki Kübalı dedemizin puro atölyesine konuk olduk, puronun inceliklerini direkt birinci kişiden dinleme fırsatı bulduk. Dünyanın en büyük duvar resmi olan ve evrimi anlattığı söylenen Mural de la Prehistoria’yı ziyaret ettik. Doğruya doğru biraz amatör bulduk, hafif bir hayal kırıklığına uğradık. 500 pesoya at bindik, hiç beklemediğimiz bir yerde Portekiz birası Super Bock’ı bulduk, şaşırdık kaldık. Üçer beşer depolayarak konakladığımız evlere koyulduk. Akşamın planı tabii belli. Dans dans dans! Ekibin en eğlendiği gece Vinales’te oldu. Birkaç rom sonrası herkes kendini dans pistinde ve müziğin ritminde buldu. Kimileri ayak üstü bedavaya Kübalılardan dans dersi bile aldı!

 


Son gün yine Havana! Artık bu garip dünyaya son bir bakış atıp İstanbul’a doğru, bu sefer birkaç saat Venezuela duraklı uçumuza geçmemiz gerekiyor. Ama hala zaman var! Satır arasında belirtelim, Havana’da yine idare edilebilir fakat Trinidad ve Vinales’de internet sorunu yaşamanız muhtemel. Kalınan yerlerde kablosuz internet olsa da rehberlerin dağıttığı sim card’lardan alsanız da günün her saati kesintisiz internete sahip olmak zor. Bunu bilerek gitmek lazım. E biraz kafa izni yapmak da lazım. Havana’da son günümüz bizim pasaj mantığında kurulmuş büyük bir pazar. Biz bir saatimizi ayırdık ama o kadar çok tezgah var ki bütün gün gezebilirsiniz. Genelde her yerde aynı ürünler olsa da en iyi fiyatı bulmak biraz zaman alabilir. Bir yerde 3000 pesoya aldığınız ahşap domino setini diğer tezgahta 2000 pesoya bulunca insan hafif bir üzülmüyor değil. Ahşap oymalar, yağlı boya resimler, şapkalar, magnetler, gel abicim gel! 




Havana’daki son duraklardan biri Manzana Kempinski Oteli. Burada gün batımı bir başka. Şehri kuşbakışı görebileceğiniz, gün batımında pembe gökyüzünün altında fotoğraflar çekilebileceğiniz ve sonunda iyi ki burdayım hissini yaşayabileceğiniz bir yer burası. 2 saat sonrası ise yemek için veda zamanı. Acıkanlar son gecenin şerefine ziyafet çekmeye, yemek biraz beklesin ben son bir keşif yapayım diyenler de Havana gecelerine. Önce Vitola, sonra Fabrica De Arte Cubano! Yemek yiyip uykuya dalanlar çok şey kaçırdı, acı ama gerçek. Burası içinde yüzlerce sanat eseri ve fotoğraf barındıran, farklı konseptlerde konser, pub ve bar mekanlarına sahip büyük bir kültür merkezi. İçeride yok yok! Son gece de olsa iyi ki gelmişiz dediğimiz yerlerden biri oldu. 2 saat uyuyup havaalanına gittiğimize de hayli değdi. Şimdi ise bu garip dünyaya veda vakti. Detaylar ve içeriğe ait görseller öne çıkanlarda mevcut. Anlatacak daha çok şey var fakat bu post dahilinde maalesef yer kalmadı. Sorularınız varsa yorum yapmak serbest! Adios amigos!